23 Eylül 2014 Salı

Ne Oldu Ne Bitti

Evet o önemli günde ne oldu ne bitti efendim, neleri nasıl ayarladık, hangi heyecan aşamalarından geçtik, aman da yağmur yağmasın diye nasıl dua ettik. Vezir mi yoksa, rezil mi olacağım derken nasıl da hayıflandım. Tabi ki biz kızlar olarak, saklamayalım düğünden de, her şeyden de önce gelen gelinliktir. 29 sene yaşadıysam şu hayatta, rahat bunun 10 senesi hayalimdeki gelinliği, kafamda tasarlamakla geçmiştir :) Sanırım artık herkes büyük bir Amelie ve Audrey Hepburn hayranı olduğumu da biliyor, o zaman az çok sevebileceğim gelinliği de tahmin edersiniz...Ben size aklımdakini önce şöyle bir tasvir edivereyim; oldukça naif dantel döklümlü, kesinlikle kabarık olmayan, eski Fransız romantik filmlerini andıran, su gibi hafif, nostaljik görünümlü elbise tipli gelinliklerin hastasıyımdır..gelinlik bakmadan önce aklımda kendimi içinde görmek istediğim oldukça net figürler vardı, bunun üzerine başladık gezinmeye; Akay, Vakko derken baktım ki hayallerimin gelinliği pek de ortada yok, belki Vakko'da ona benzer bir şeyler bulsam da, içinde kendi duruşumu beğenip yakıştıramadım, en son noktam Pronovias'tı, burada da bulamazsam diktiririm, nasılsa tonla güzel model var kafamda diyordum..girdik Pronovias'a bir iki model denedim, mutsuzlukla hayır kesinlikle bunlar da olmaz derken, birden bire siz kesin bunu denemelisiniz, tam üstünüze göre deyip hiç aklımda ve hayalimde yokken balık model straplez bir gelinlik getirdiler, bir kere asla straplez gelinlik giymeyeceğim diye tutturmuştum, neyse mırın kırın edip bu da olmaz ama hadi giyelim dedim ve aynaya baktığımda ise; bir anda hiç ummadığım kadar emin ve mutlu oldum görüntüden. Yıllardır hayalimde tasarladığım gelinlik bu değildi, ama aynadaki tam olarak bendim, kendim gibi hissettiren, içinde bu benim için dikilmiş olmalı diyebileceğim tek gelinlik oydu. Gerçekten de çok sevmiştim, ve o an kararımı verdim, Pronovias'ın duvakları da gelinlikleri kadar başarılı gerçekten de, duvağı da seçtikten sonra benden mutlusu yoktu, artık en önemli kararımı vermiş ve bir oh çekmiştim, bu halledildiyse geri kalan ayrıntılar çok kolay halledilirdi benim için.

Düğün mekanı konusuna gelirsek, açık hava ve kır düğünü konseptinde kararlıydık ama havalara güven olmadığından ve artık ağustos ayı da İstanbul'da oldukça dengesiz geçtiğinden hem kapalı, hem de açık alan alternatifi olan yerlere bakmak zorunda kaldık. İlk tercihimiz Polonezköy ve Sarıyer taraflarıydı, Polonezköy'de harika sevimlilikte yerler bulduk, ama yağmur ihtimaline karşı kapalı alan kontenjanları pek de uygun gözükmüyordu. Bir de tek dert mekan olmuyor maalesef, mekanın çalıştığı organizasyon şirketinin ve fotoğrafçısının da iyi olması çok önemli. Buradaki mekanlara doğa açısından hayran kalsak da, organizasyon açısından zayıf bulunca mecburen elemiş olduk, son seçeneğimiz daha önce çokca düğün gördüğüm İş Bankası Çamlıca tesisleriydi, mekan oldukça yeşillik ve organizasyon anlamında tecrübeli bir yerdi. Fotoğrafçı ve organizasyon şirketiyle de irtibat kurup sevince, kapalı mekan seçenekleri de olunca, kararımızı burdan yana kıldık ve hiç de pişman olmadık, süslemeleriyle, ilgileriyle, titizlikleriyle beni oldukça rahatlattılar.

Saç ve makyaj konusunda ise pek düşünmedim, rutinde de gittiğim kuaförüm Özer Bey ve ekibi gelin saçı ve makyajı konusunda oldukça deneyimliydi, ben hayalimdekini anlattım, onlar da beni oldukça rahatlatıp, çok güzel iş çıkardılar. Tekrardan ellerine sağlık.

Gelin çiçeği konusunda ise günümüzde moda olan karışık vintage görünümlü aranjmanlar yerine, mekan süslemeleriyle daha uyumlu olan pembe romantik şakayıklardan yana tercihimi yaptım ve onu da çok sevdiğim Lalezar Çiçekçilik hazırladı.

Eveeeet seçimlerimiz bu şekildeydi, düğünümüzden önceki gece ise; yarın kesin yağmur yağacak, mahvolacağız, aman ne olursun bari öyle şakır şakır yağmasın diye dua edip, heyecandan uyuyamazken, sabah olduğunda bir de ne göreyim İstanbul'u resmen sel almış. Dedim biz mahvolduk, kapalı yer olsa bile arabadan inip mekana yürürken bile saç baş, makyaj kalmaz bu havada. En son suratımı kuaförde olağanca asmış, ne yapalım bizim de şansımız buymuş derken, saat 12 civarında yağmur kesiliverdi ve güneş de hafiften kendini gösterdi. Nasıl bir gülümseme oturdu yüzüme anlatamam ve düğün günümüz gerçekten de çok güzel geçti. O gün yanımda olan canım arkadaşlarıma, ailelerimize ve bütün sevdiklerimize teşekkür ederim, o günü harika yapan ayrıca sizlerdiniz de...

Lineer fotoğrafçılık'tan Celal Bey'e, İstanbul Davet organizasyon'dan Ali Bey'e, Kuaförüm Özer Bey'e, İş Bankası Çamlıca Tesisleri müdürü Adnan Bey'e ve...

Dünyanın en tatlı nikah şekerlerini hazırlayan Mista Handmade'in sahibi canım arkadaşım Minem'e teşekkür ederim.

O zaman birazcık bu güne ait güzel anılara bakalım mı:)





















Fotoğraflar, İş Bankası Çamlıca Tesisleri'nde çekilmiştir.

Bu arada son olarak :)
Giriş müziğimiz: Yann Tiersen - J'y Suis Jamais Alle
İlk dans şarkımız: Six Pence None The Richer - Kiss Me
Pasta müziğimiz: Daft Punk - Get Lucky

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder