Haftanın kitabı, pek bir sevdiğim yazar Alain De Botton'dan geliyor, e yanında şöyle köpüklü bir Türk kahvesi olmazsa olmazımız. Felsefeci olan yazarımız, hiç de o kendinden beklenilen ağır dille yazmamış bu kitabı. Hatta eleştirmenler bu kitabın serüvenini şu şekilde tanımlıyor; "Felsefenin, statü endişesinin, çalışmanın ve seyahat etmenin inceliklerinden sonra sıra aşık olmanın zorlu, ancak bir o kadar da keyifli anları ile tanışmaya geldi."
Bir haftada sindirerek ve çok keyifle okuduğum bir kitap oldu kendisi, yeri geldi ben de bunları yaptım ve aynı şeylere üzüldüm bak yalnız değilmişim dedim, yeri geldi ah gerçekten de karşımızdaki böyle mi düşünüyor acaba dedim, bazen de oh içim rahatladı hepimizin çok güçsüz olabildiği anlar ve karşı konulmaz zaaflar olabiliyor diye rahat bir nefes aldım.
Yazarımız, hava alanında tanıştığı Chloe üzerinden örneklemler vererek; hepimizin yaşadığı tedirginlikleri zaafları, heyecanları, korkuları ortaya dökmüş. Bu kitabı okurken ben çok keyif aldım, sizlerin de çok seveceğine eminim.
Alain de Botton'ı eleştirmenler şu şekilde tanımlıyor; "edebiyatı hayatla başarıyla harmanlayan"... oldukça güzel bir tanımlama değil mi? Bu kitaptan sonra yazarın diğer kitaplarını da bir bir kütüphaneme katacağıma eminim.
Yazımızı da son zamanlarda izlediğim filmlerin arasında listenin başında yer alan "The Secret Life of Walter Mitty"'nin soundtracki ile bitirelim, herkese iyi dinlemeler :)
