2 Haziran 2014 Pazartesi

Mabet

Oturdum yine etrafa saldırıyorum; acaba metin yazarlığı mı yapsam, tahta mı boyasam, çevirmenlik mi yapsam, bir şeyler mi pişirip satsam. Ne olursa olsun, ofis ortamında çalışmak istemiyorum. Paranın zoruyla bir masanın başında oturmak zorunda kalmamalıyım, bu bana çok ters bir durum…ve emin olun o cafcaflı plazalardaki lüks ofis ortamlarını da istemiyorum. 29 yaşıma geldim ve daha yeni anlayabildim neyi tam olarak istemediğimi. Yeni yeni maceralara atılıyorum, her seferinde yeni insanlar tanıyorum, onların sıkıntılarını dinliyorum, ordaki aksaklıklara şahit oluyorum. Kısa ama bol paylaşımlı zamanlar geçiriyorum bu insanlarla, herkes sistemden yakınıyor düzeleceğinden de çok umutsuz, denemekten de çok korkuyorlar. Bu korku hepimizi tüketen bir şey, gün boyu aslında hiç de ilgi alanımıza girmeyen, hatta nefret ettiğimiz bir konunun peşine düşüyoruz. Umutlarım yavaş yavaş kaybolmadan ben kendi sistemimi değiştirmek istiyorum. Pazartesi sendromlarından kurtulmak, Pazar geceleri yas tutmayı bırakmak, elimde kahvemle beraber mutfak masasında makalelerin içine gömülmüş araştırma yaparken görmek istiyorum kendimi…sonra da 30 dakikalık güneşin altında yürüyüşümü yapıp, küçük çaplı doğayı selamladıktan sonra mutfak masama geri dönmek istiyorum. Evim benim mabedim, evim benim sığınağım, evim benim dünyam, bırakırlarsa hep orda kalmak istiyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder